PDA

Tüm Versiyonu Göster : Kirliliğin Meydana Gelişi Ve Etkileri


Güven ÖZYELDAN
09-06-2006, 17:24
Kirletici kaynaklar ve bunların sucul ortama etkileri:
Kirleticilerin yapısı: Üç gruba ayırmak mümkündür.
1. Dayanıksız kirleticiler: Kolayca parçalanabilen maddelerdir. Çeşitli ayrıştırıcı yöntemlerle biyolojik olarak basit yapılı CO2, nitratlar gibi inorganik son ürünlere dönüştürülebilir ya da fiziksel olarak ayrışabilir. Örneğin, öldüklerinde biyolojik olarak parçalanabilen koliform bakteriler, algler, balıklar ve diğer yüksek canlılar ile radyoaktif izotoplardan bazıları, evsel atıksular, gübre ve konserve sanayi atıkları ve termik santral soğutma suları.
2. Dayanıklı kirleticiler: Bunlara “korunan maddeler” de denilebilir, biyolojik ayrıştırmaya karşı dayanıklıdırlar. Inorganik ve bazı organik maddelerden oluşan kirleticiler bu gruba girer. Örneğin, klorlu maddeler ve değişik tuzlar.
3. Devamlı kirleticiler: Besin zincirinde biriken maddelerdir. Örneğin, civa, kurşun gibi ağır metaller, bazı pestisitler ve radyoaktif izotoplar.
Kirletici kaynaklar:
1. Sabit nokta kaynaklar: Kirleticiler su ortamına daima aynı noktadan sürekli veya kesintili olarak verilir. Örneğin, kanalizasyon çıkış noktaları ya da endüstriyel kuruluşların bıraktıkları atık deşarj noktaları.
2. Değişken nokta kaynaklar: Zaman içerisinde deşarj noktasının coğrafik durumu değişebilir. Örneğin, tarımsal arazi ve kentsel yüzey sularının zaman zaman denize ulaşması, kazalar sonucu deniz ortamına bırakılan kirleticiler, gemiler veya hava taşıtlarından bırakılan kirleticiler, gemi trafiğinin yarattığı kirlilik, dip sularda yapılan araştırma ve üretim amaçlı etkinlikler, askeri etkinlikler.
3. Dağınık nokta kaynaklar: Karalardan göl ve denizlere dökülen sular ile taşınan ya da atmosferik olaylar (kar, yağmur gibi) ile su ortamına ulaşan kirleticiler. Örneğin, akarsular, yağmursuyu, tarımsal araziden gelen sular.
Kirleticilerin sucul ortama etkileri:
· Kirleticilerin ayrıştırılması sırasında harcanan çözünmüş O2’nin azalması sonucu sudaki canlıların oksijensiz kalması.
· Petrol ve yağlar gibi parçalanmayan organik kirleticiler su yüzeyinde bir film tabakası oluşturarak hem estetik görünüşü bozar hem de suyun ışık geçirgenliğini ve sudaki gaz transferini etkiler.
· Ağır metaller, bazı pestisitler ve radyoaktif maddeler organizmalar içerisinde birikerek besin zincirinin üst tabakalarına kadar taşınır.
· Suda yaşayan canlıların tolerans limitlerine bağlı olarak büyüme ve üreme oranlarında değişiklikler olabilir.
· Tarımda kullanılan gübreler ve kanalizasyon sularındaki organik maddeler alglerin aşırı büyümesine neden olur.
· Tarımsal alanlardan gelen ve endüstriyel atık suların içerdiği klorlu hidrokarbonlar, perstisitler, DDT ve PCB gibi maddeler deniz canlılarında birikmeye ve hastalıklara neden olur.
· Toprak erozyonu, kuru ve çürümüş bitki parçalarının oluşturduğu taneli maddeler deniz canlılarının yuvalarının örtülmesine neden olur ve su yüzeyinde birikerek yaşamları için gereken ışığa engel olur.
Biyolojik kirlilik: Sucul ortamdaki organizmaların faaliyetleri sırasında/sonucunda oluşan ya da çeşitli araçlarla sucul ortama taşınan yabancı türlerin oluşturduğu kirlilik. Sucul ortamdaki kirlilik oluşturucu maddelerin fazlalığına ve bunun oluşturduğu fiziksel ve kimyasal değişime bağlı olarak organizmalar yer değiştirmeye çalışır ya da ölür.
Indikatör organizmalar: Bazı türler ortamdaki kirleticilerin değişim oranlarına karşı yüksek dayanıklılığa sahiptir. Bu türler yaşadıkları ortamın kirlilik düzeyi hakkında bilgi verdikleri için indikatör türler olarak adlandırılır. Örneğin, koliform bakteriler, kabuklular...
Planktonik kirlilik: Çeşitli türlerde planktonların aşırı çoğalması sonucu oluşan kirlilik.
Yabancı-istilacı türlerin oluşturduğu kirlilik: Birçok bitki ve hayvan türünün balast suları ve av araç gereçleriyle bir su ortamından diğer su ortamına taşınması sonucu oluşan kirlilik.
BİYOLOJİK KİRLİLİK
1. PLANKTONİK KİRLİLİK:
Plankton: Bu terim ilk defa 1887’de oseanograf Victor Hensen tarafından kullanılmıştır. Sularda asılı halde bulunan ve su hareketlerine bağlı olarak yer değiştiren bitkisel (fitoplankton) ve hayvansal (zooplankton) organizmalar. Besin zincirinin ilk halkalarını oluştururlar.

Büyüklüğe göre:
<TBODY> Büyüklük (μm) Plankton
<0.5 Pikoplankton
0.5-10 Ultraplankton
10-50 Mikroplankton
50-500 Mezoplankton
>500 Makroplankton</TBODY>


Yaşadığı ortama göre:
<TBODY> Ortam Plankton
Limnetik bölge Limnoplankton
Akıntılı bölge (nehirler) Potamoplankton
Havuz suyunda Heleoplankton
Tuzlu suda Haliplankton
Acı suda Hypalmiyroplankton</TBODY>


Kökenine göre:
<TBODY> Köken Plankton
Bulunduğu yerde lokal olarak Otojenik
Başka yerden taşınmış Allojenik
Sadece gerçek planktonik organizmalar Öplankton
Artık organizmaların karıştığı plankton Psödoplankton
Tüm yaşamını plankton olarak geçirenler Holoplankton
Belirle bir evrede planktona katılanlar Metaplankton</TBODY>

Fitoplankton: Küçük, serbest yüzen, tek ya da çok hücreli, fotosentez yapan sucul organizmalar. Ortam kirlenmesinden çok fazla etkilenir ve aşırı çoğalma sonucu sucul ortamde biyolojik kirliliğe neden olur.
Zararlı Alg Çoğalmaları (HABs): Zaman zaman mikroskopik algler uygun ortam koşullarında hızlı bir şekilde büyür ve ürer, su yüzeyinde yoğun ve gözle görülür birikimler oluşturur. Özellikle ilkbahar sonları ve sonbahar başlarında ani ısınma ve soğuma periyodu sırasında miktarları 100.000-1.000.000 adet/litre olabilir.
Her HAB toksik midir?
Genel inanışın aksine her zararlı alg çoğalması zehirli değildir. Toksin salgılamadıkları halde çoğalmaları sonucu sucul ortamın sağlığını bozan algler olduğu gibi çeşitli toksinler üreterek yoğun balık, deniz memelileri ve kuşlarının ölümlerine, insan sağlığının bozulmasına ve ölümlere neden olan türler de vardır.
Red-tide: Bütün HABs kırmızı değildir ve bütün kırmızı renk oluşturan alg çoğalmaları da zararlı değildir. Kırmızımsı pigment içeren fitoplankton türlerinin oluşturduğu aşırı çoğalmalar sonucu özellikle kıyısal bölgelerde oluşan sudaki kırmızımsi renk değişimine red-tide denir. İsminin aksine bu oluşumun gel-git ile ilgisi yoktur.
Red-tide organizmaları: Deniz ve okyanuslarda dinoflagellatların çeşitli cinslerine ait türler ve siliatlardan Mesodinium rubrum.

Toksik Dinoflagellat Çoğalmaları:
Hastalık: Ciguatera Fish Poisoning (CFP)
Neden olan tür: Gambierdiscus toxicus
Toksin türü: Ciguatoksin & Maitotoksin
Etkilenen organizma: Barakuda, resif balıkları, bunlarla beslenen diğer balıklar ve insanlar.
Etki mekanizması: Sodyum ve kalsiyum iyonlarının hücrelerde geçiş kanallarını etkiler. İnsanlarda, kusma, kramplar, diare, başağrısı, halsizlik ve uyuşukluk gibi problemler görülebilir.
Görüldüğü yerler: Florida, Hawaii, U.S. Virgin Adaları, Puerto Rico.

Hastalık: Diarrhetic Shellfish Poisoning (DSP)
Neden olan tür: Dinophysis acuminita, Dinophysis fortii, Prorocentrum lima
Toksin türü: Okadaik asit
Etkilenen organizma: Midye, istridye ve bunları tüketen insanlar.
Etki mekanizması: Toksin molekülleri, barsak hücrelerinin sodyum salgılarını kontrol eden proteinleri etkiler. İnsanlarda, kusma, karın ağrıları ve diareye neden olur. Sindirim sistemi tümörlerinin oluşumunda da etkili olduğu belirtilmiştir.
Görüldüğü yerler: Kuzey Amerika’nın kuzeydoğu ve batı kıyıları, Maine, Oregon, California.

Hastalık: Neurotoxic Shellfish Poisoning (NSP)
Neden olan tür: Karenia brevis
Toksin türü: Brevetoksin
Etkilenen organizma: Manatees, yunuslar, midye, istridye, balıklar, su kuşları ve bunları tüketen insanlar.
Etki mekanizması: Toksin molekülleri, sodyum iyonlarının fazlaca salgılanmasına neden olur. İnsanlarda, kusma, diare, dudaklarda, dilde ve boğazda karıncalanmalar, halsizlik, astım benzeri solunum problemlerine neden olur.
Görüldüğü yerler: Meksika Körfezi, Kuzey ve Güney Carolina.

Hastalık: Paralytic Shellfish Poisoning (PSP)
Neden olan tür: Alexandrium catenella, Alexandrium tamarense, Alexandrium fundyense
Toksin türü: Saxitoksin
Etkilenen organizma: Midye, istridye, yengeçler, sardalya, uskumru, su memelileri ve kuşları ve bunları tüketen insanlar.
Etki mekanizması: Toksin molekülleri, sodyum iyonlarının hücrelerde geçiş kanallarını etkiler. İnsanlarda, halsizlik, uyuşukluk, paraliz, solunum yetmezliği ve ölüme neden olur.
<TBODY> Görüldüğü yerler: Alaska, Maine, Kuzey Amerika’nın batı kıyıları.Toksik Diatom Çoğalmaları: Hastalık: Amnesic Shellfish Poisoning (ASP)Neden olan tür: Pseudo-nitzschia sp., Chaetoceros convolutusToksin türü: Domoic asitEtkilenen organizma: Midye, istridye, hamsi, deniz aslanı, kahverengi pelikan ve bunları tüketen insanlar.Etki mekanizması: Toksin moleküllerinin yapısı merkezi sinir sistemine mesaj gönderen amino asitlerin yapısıyla benzerdir. İnsanlarda, merkezi sinir sistemini etkileyerek kusma, karın ağrısı, diare ve kısa zamanlı hafıza kayıplarına neden olur. Görüldüğü yerler: Meksika körfezi, Alaska, Maine, Kuzey Amerika’nın batı kıyıları. Toksisitesi Araştırma Altında Olan Türler: Hastalık: Pfiesteria’ya bağlı problemlerNeden olan tür: Pfiesteria piscicidaToksin türü: Spesifik bir toksin izole edilmemiş olmasına rağmen araştırma altındadır.Etkilenen organizma: Balıklar ve bunları tüketen insanlar.Etki mekanizması: Balıklarda lezyonlar ve ölümler. İnsanlarda hafıza kayıpları. Görüldüğü yerler: Alabama’dan Delaware’e kadar uzanan Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları. Zararlı Fakat Toksik Olmayan Çoğalmalar: Texas Brown-Tide: Aureoumbra lagunensis neden olur. Corpus Christi, TX kıyılarında yoğun olarak görülmüştür. Zooplankton, süzerek beslenen bentik organizmalar, balıklar (levrek, lüfer ve benekli deniz alabalığı…) ve deniz yosunları negative etkilenir. Zooplankton beslenmesinde, larval balık miktarında, süzerek beslenenlerin sayısında, deniz yosunlarının miktarında ve ışık geçirgenliğinde azalmalar görülür. Orta-Atlantik Brown-Tide: Aureococcus anophagefferens neden olur. New York, New Jersey ve Rhode Island’da görülmüştür. Mucopolysaccharide denilen bir madde salgılar ve süzerek beslenen organizmaların solungaçlarını tıkayarak açlıktan ölmelerine neden olur.
</TBODY>
Chaetoceros-nedenli balık ölümleri: Kuzey Amerika’nın batı kıyılarında görülür. Chaetoceros convolutus türü diatom neden olur. Bu türün yüzeyde kalmasını sağlayan iğne gibi ışınları balıkların solungaçlarını yaralar. Bu nedenle balıklar çok fazla mukus üretir ve boğularak ölürler.

Heterosigma-nedenli problemler: Heterosigma akashiwo altın renkli, iki flagellalı ve çok sayıda disk şeklinde kloroplasta sahip bir türdür. Washington ve Rhode Island kıyılarında bulunur. Balık ölümlerine ne tür bir mekanizmayla neden oldukları bilinmemektedir.
Tatlısularda HABs:
Göllerde, acısu sistemlerinde bulunan türlerin oluşturduğu toksinlerin deri ve solunum yoluyla alınması, su ve balıkların tüketimi sonucunda problemler ortaya çıkar. Evcil hayvanlar (köpekler, inek, koyun, ördek, kaz...), martı, balıklar ve insanlar. İnsanlarda sindirim ve sinir sistemi bozuklukları, karaciğerde zararlar ve solunum yetmezliği gibi problemler oluşabilir.

Toksin türleri ve neden olan organizmalar:
· Anatoksinler: Anabaena flos-aquae (en toksik cyanobacteria türlerinden biri), Aphanizomenon flos-aquae, ve Oscillatoria sp.
· Saxitoksinler: Anabaena circinalis, Aphanizomenon flos-aquae, ve Lyngbya wollei.
· Microcystinler: Microcystis spp., Anabaena spp., Nodularia spp., Nostoc spp., ve Oscillatoria spp.
· Nodularinler: Nodularia spumigena
BİYOLOJİK KİRLİLİK
2. İSTİLACI-YAYILMACI TÜRLERİN OLUŞTURDUĞU KİRLİLİK:
İstilacı tür: İnceleme altındaki ekosistemde doğal olarak bulunmayan (ya da yabancı), inceleme altındaki ekosisteme taşınması/tanıtılması halinde ekonomik, çevresel zararları yanında insan sağlığına da zarar verebilen tür olarak tanımlanır. İstilacı türler bitki, hayvan ve diğer organizmalar (örneğin, mikroplar) olabilir.
Türkiye sularında bulunan istilacı-yayılmacı türler
1) Ameirus nebulosus: Kuzey Amerika kökenli bir balıktır. Buradan birçok ülkeye yayılmıştır. Çevresel parametrelerdeki değişikliklere tolere eder. Örneğin, yüksek CO2, düşük O2, ~ 32 °C gibi yüksek su sıcaklıklar. Eğer nemli kalırlarsa su dışında uzun süre yaşayabilir. Çevresel etkileriyle ilgili çok fazla bilgi yoktur. Zaman zaman alabalıklar üzerinde baskı kurduğu belirlenmiştir. Yeni bölgelere taşınma yöntemi; sportif balıkçılık, ticari balıkçıların ağları, birbirine bağlı su sistemlerinde yüzerek.
2) Cyprinus carpio (adi sazan): Asya kökenli bir balıktır. Ilıman iklime sahip tatalısulara hem yiyecek hem de süs balığı olarak tanıtılmıştır. Geniş fizyolojik toleransa sahiptir. Omnivor olması, yüksek fekundite (yumurta kapasitesi) ve yüksek büyüme oranı ile diğer balık türleri üzerinde baskı kurabilir. Suyun berraklığını azalttığı, çeşitli akuatik türlerin habitatı olan su bitkilerinin köklerine zarar verdiği için zararlı bir tür olarak kabul edilir. Yeni bölgelere taşınma yöntemi; yetiştiricilik çalışmaları (toprak havuzlardan kaçarak), süs balıçılığı (bahçelerdeki küçük havuzlardan kaçarak), olta/sportif balıkçılık, genç balıkların yem olarak kullanılması sonucu.
3) Ctenopharyngodon idella (ot balığı): Asya kökenlidir, Çin, Amur Irmağı, Doğu Sibirya. Herbivor bir türdür. Tatlısularda akuatik makrofitlerin kontrolü amaçlı yayılmıştır. Üreme potansiyeli yüksektir, ancak triploid türleri genellikle biyolojik kontrol amaçlı kullanılmaktadır. Ergin bir birey kendi ağarlığının 100 katı kadar bitki tüketebilir. Bu türün bulunduğu ortamda biyoçeşitliliği etkilediği bulunmuştur. Akuatik makrofitlerin yoğun olarak tüketilmesi sistemdeki besin tuzu miktarını etkilemekte dolayısıyla trofik etkileşimleri değiştirmektedir. Fitoplankton miktarındaki değişimlere bağlı olarak zooplankton miktarında ve kompozisyonunda da değişimler olmaktadır.
4) Gambusia afffinis (sivrisinek balığı): Güney ve Doğu ABD kökenlidir. Sivrisinek larvalarını tükettiği için “sivrisinek balığı” olarak da bilinir. Sivrisinek mücadelesi amacıyla bu tür Yeni Zelanda dahil bütün dünyaya yayılmıştır.Son zamanlarda bu türün sivrisinek mücadelesinde kullanımıyla ilgili şüpheler ortaya çıkmış ve endemik balık türlerinin biyoçeşitliliği üzerine negatif etkileri olduğu bulunmuştur. Gambusia’lar agresif predatörlerdir. Çok geniş çevresel parametrelere tolere edebilirler. Ayrıca populasyonlarını çok hızlı arttırabilirler.
5) Mnemiopsis leidyi (tarak medüz): Kuzey ve Güney Amerika kıyılarına özel ılıman ve subtropik bir türdür. 1980’lerin başında gemilerin balast sularıyla Karadeniz’e taşınmış ve bütün ekosistemde katastrofik bir etki oluşturmuştur. 20. yy’lın son on yılında Azak, Marmara ve Ege denizini istila eden tür, yakın geçmişte petrol tankerlerinin balast sularıyla Hazar Denizi’ne taşınmıştır. Pelajik balık yumurta ve larvaları ile çoğu zooplanktonu tüketir (kopepodlar, kladoserler, protozoa, mikrozooplankton), bu şekilde balık stoklarının çökmesine neden olur.
6) Myocastor coypus (kunduz): Güney Amerika kökenli büyük yarı-akuatik kemirgen bir memelidir. Yuvalarını açarken akarsu yataklarına, sulama kanallarına zarar verir. Sulak alanlardaki bitkileri tüketerek ender bulunan su kuşlarının yaşam alanlarını ortadan kaldırır. Zaman zaman tatlısu midyeleri üzerine beslendikleri de görülmüştür. Kürk çiftliklerinden kaçarak, Kuzey Amerika, Avrupa ve Aysa’ya yayılmıştır.
7) Dreissena polymorpha: Hazar Denizine özgü, küçük, tırnak büyüklüğünde midyelerdir. Çok hızlı yayılma potansiyeliyle bu tür, sulama kanallarının içini, balık ağlarını, diğer endemik midye türleri ile “zebra mussel”ların üzerini kaplar. Gemilerin balast sularıyla diğer bölgelere yayıldığı gibi, mikroskopik larvaları su birikintilerinin içerisinde, erginler de teknelere ya da avcılık araçlarına tutunarak diğer sistemlere taşınabilir.
8) Rapana venosa: Japon Denizi, Sarı Deniz ve Çin Denizi doğu kıyılarının ılıman sularına özgü bir gastropoddur. 1950’lerde Karadeniz’e yanlışlıkla taşınmış ve istiridye yataklarının en büyük zararlılarından biri haline gelmiştir. Yoğun olarak epifaunal bivalvlarla beslenir, kültürü yapılan midye ve istiridye populasyyonları üzerinde baskı kurar. Yaşamının ilk yılında çok hızlı gelişen bu türün planktonik larvaları balast sularıyla taşındığı gibi yumurtaları da deniz yetiştiriciliği malzemeleriyle taşınabilir.
9) Caulerpa taxifolia (katil yosun): Akvaryumlarda dekoratif bitki olarak kullanılan bu istilacı algin soğuğa toleranslı bir türü Monaco-Oseanografi Müzesin’nin atık sularıyla Akdeniz’e taşınmıştır. Şu anda 13000 hektardan daha fazla yayılım alanı olan tür, Posidonia oceanica ve Cymodocea nodosa gibi deniz yosunlarıyla rekabete girerek Akdeniz ekosistemine büyük zararlar vermiştir. C. taxifolia, yoğun monokültürler oluşturur, endemik deniz yosunu yataklarının oluşumunu engeller, çoğu balık habitatının ortadan kalkmasına ve biyoçeşitliliğin azalmasına neden olur. Bunu ya bu endemik türlerle besin ve ışık rekabetine girerek ya da toksik caulerpenyne bileşikleri salgılayarak yapar. Bunun yanında balıkçı ağlarına ve botların pervanelrine takılarak verimi etkiler.
10) Aphanomyces astaci (karides-istakoz vebası-mantar): Kuzey Amerika’ya özgü olan bu tür, 1860’larda bu mantara dayanıklı olan Amerikan tatlısu istakozunun İtalya’ya getirilmesiyle bütün Avrupa’ya yayılmıştır. 1981’de bu fungus, İngiltere’ye ve yine 1980’lerin başında Türkiye, Yunanistan ve Norveç’e dağılmıştır. Bu mantarın neden olduğu hastalıktan dolayı birçok yerli Avrupa tatlısu karidesi ortadan kalkmıştır. Yeni bölgelere taşınma yöntemi yoğun yetiştiricilikle olmuşt
KAYNAK :[Only Registered Users Can See Links]
SU ÜRÜNLERİ BİLGİ PAYLAŞIM PORTALI

katiti
09-06-2006, 18:14
Paylaşım için teşekkürler. Yalnız bir-iki noktayı belirtmeden geçemeyeceğim.

Dayanıksız kirleticiler arasında verilmiş olan termik santral soğutma suları deşarj noktalarındaki sıcaklık ortalamasının değişmesine yol açar. Bu nedenle de orta ve uzun vadede deşarj bölgesindeki flora (bitki varlığı) ve fauna (hayvan varlığı) değişmelerine, bazı türlerin bölgeyi terk etmesine, başka bazı türlerin bölgeye yerleşmesine neden olur. Bu da doğal dengelerin insan eliyle bozulması anlamına gelmektedir ne yazık ki.

Bunun dışında bazı deniz canlılarının tüketilmesiyle görülen gıda kaynaklı hastalıkların (shellfish poisoning sınıflandırmaları) görülme bölgeleri yalnızca verilen alanlarla sınırlı kalmamaktadır. Çeşitli koşullarda ülkemiz sularında dahi benzer durumlar oluşması riski mevcuttur.

Saygılarımla...

aganta borina borinata
12-09-2006, 09:28
acıyorum dünyaya...insan kendi neslini sürdürecek ama bi başına...

vah vah...