Geri Git   RASTGELSİN AMATÖR BALIKÇILIK FORUMLARI > BALIK TÜRLERİ > Tatlı Su Balıkları

Tatlı Su Balıkları Türkiyede yaşayan tatlı su balıkları hakkında bilgilerin toplandığı bölüm.




Yanıtla
 
Konu Araçları Görünüm Modları
Eski 29-08-2006, 09:07   #1
aganta borina borinata
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan tatlı su çuprası (tilapia türleri)

aslında anıldığı adı "israil çuprası" dır... ancak bu ad rahatsız edici olduğu için başlıkta kullanmak istemedim...


GİRİŞ

Tilapia balıkları dünyada insan gıdası olarak en yaygın şekilde yetiştiriciliği yapılan cinslerden biridir. Özellikle doğu Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere sıcak ve ılıman iklim kuşaklarında yer alan Mısır, İsrail, Filipinler, Uganda, Kenya, Ürdün, Suriye, Java Adası ve A.B.D gibi ülkelerde yetiştiriciliği yapılan bir türdür. Günümüzde 100 kadar tilapia türünden 10 tanesi yetiştiricilikte başarılı bir şekilde kullanılmaktadır(stickney 1986). Diğer iç su ürünlerine göre sıcak ve ılıman iklime sahip ülkelerde tercih edilmesinin nedenleri şu şekilde sıralanabilir(maar ve ark. 1966):
• Başka balık türlerinin kullanamadığı çok çeşitli besin maddelerini değerlendirip ete dönüştürmesi.
• Yapay yetiştiricilikte havuzlardaki yoğun stok bakım ve yapay besleme koşullarına kolayca uyum sağlayabilmesi.
• Kısa bir besin zincirine sahip olması.
• Çeşitli parazit hastalıklara karşı dayanıklı olması.
• Hızlı üremesi ve kolay döl alınabilmesi.
• Etinin lezzetli olması.
Tilapiaların asıl yayıldıkları alanların dışına çıkarıldığı ilk yer Java adasıdır. Pasifik’ten daha uzak alanlara yayılması 2. Dünya savaşı sırasında Japonlar tarafından taşınmak yolu ile gerçekleşmiştir. Yayıldıkları alanlarda toplam balık üretimi içerisinde çok önemli bir paya sahiptirler. Örneğin Mısır’da iç sulardan elde edilen üretimin %60-80’ini tlapia balıkları oluşturmaktadır.
Tilapia türleri Türkiye sularında doğal olarak bulunmamaktadır. İlk kez 1975 yılında D.S.İ Adana 6. Bölge Müdürlüğü tarafından Suriye’den T. zilli ve T. nilotica getirilmiştir. Bu türler üzerine Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından adaptasyon çalışmaları yapılmış ve büyük ölçüde başarı sağlanmıştır. Daha sonra bu 2 türe ek olarak T. rendalli ve T. geluleus getirilmiş ve bu 4 tür üzerinde deneme üretimine başlanmıştır. Tilapia balıklarının Türkiye’de yaygın olarak üretilmesinde kışlatma sorunu önem taşımaktadır. Tilapia balıkları sıcak su canlıları olduklarından Türkiye’de önemli üretim alanları olarak Akdeniz sahil kuşağı uygunluk göstermektedir. Bunun dışında termik santrallerin soğutma suları ile doğal sıcak su kaynaklarının bulunduğu bölgeler tilapia yetiştiriciliği için uygun bölgelerdir. Bu bölgelerde kurulacak tesislere kışlatma için kapalı alanların tasarlanması gerekmektedir. Çünkü tilapia balıkları düşük su sıcaklıklarına tolerans göstermeyen türlerdir. Bu nedenle soğuk kış aylarında damızlık ve yavruların kapalı alanlarda tutulması toplu ölümleri önlediği gibi balıkların bir ölçüde büyümesini de sağlayacaktır. Sıcaklığın yükseldiği zamanlarda kapalı alanlardan alınan balıklar besin birikimlerine aktarılıp büyütülebilirler.
Dünyada kendi kendini besleyen 7-8 ülkeden biri Türkiye olmasına karşın ülkemizde protein eksikliği hala önemini korumaktadır. Hayvansal protein kaynaklarının yeterli düzeyde olmaması nedeniyle bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de su ürünleri üretimine son yıllarda önem verilmeye başlanmıştır.
Türkiye’de su ürünlerinin önemli bir kısmı denizlerden karşılanmaktadır. Buda iç su balıkçılığının arzulanan düzeyde gelişmesini önemli ölçüde etkilemektedir. Yetiştiricilik çok yakın tarihte ele alınmış önce sazan ve alabalık üretim tesisleri kurulmuştur. Ancak zengin iç su kaynaklarımızın değerlendirilmesinde bu çalışmalar yeterli değildir. Verimi arttırmak için uygun sularda uygun türlerin yetiştirilmesi gerekir. Bu nedenle tilapia Akdeniz sahil kuşağında yetiştiriciliği yapılacak önemli bir tür olarak görülmektedir. Özellikle etinin lezzetli olması, kolay üremesi ve beslenme sorununun olmaması bu türün önemli özellikleridir.
Üretim olanaklarının iyi değerlendirilmesi ve üzerinde durulması halinde, bugün yetiştiriciliği yapılan sazanın yanında, tilapia Türkiye’nin en önemli bir iç su ürünü olma başarısı gösterecektir.
2-TİLAPİA BALIKLARININ SINIFLANDIRILMASI
(Thys. 1969) Tilapiaları en az 77 türe (birçok alttürü dışında) ayrılmış (jhingran ve gopalakrishnan, 1974) ise üretim ölçekli balık yetiştiriciliğinde veya deneylerde kullanılan tilapiaları 22 türde toplamıştır. Görüldüğü gibi bu türün sınıflandırılmasında oldukça kararsızlık mevcuttur. Yapısal özelliklerinin fazlalığından dolayı bilim adamları, tilapiaları beslenme alışkanlıklarını da kapsayan, üreme özelliklerine göre ayırmaya çalışmışlardır. Suyun derinliklerinde dibe yuva yapan ve bu yuvalara yumurtalarını bırakan türe tilapia, döllenmiş yumurtalarını dişinin ağzında kuluçkalayan türede Sarotherodon (fırça dişli) denmektedir (trewavas, 1982). Daha sonraları yumurtlarını suların dip kısımlarında bırakan fakat kuluçka döneminde ise bu yumurtları dişinin ağzında taşıdığı yeni bir cins olan Oreochromis bulunmuştur. Tilapia türü büyük dişlere sahip ve algler ile beslenir. Sarotheredon türünün ise dişleri küçük olup algler ile beslenirler. Beslenme alışkanlıkları oldukça esnektir. Son zamanlarda birbirine bağlı 2 sınıflandırma yapılmıştır. Buna göre birinci sınıfa dahil olan 5 tür vardır. Bunlar; Tilapia, Sarotherodon, Oreochromis, Tristromella ve Danakilia olup, diğer sınıf ise 7 alt cinse ayrılmaktadır. Bunlar ise; Heterotilapia, Pelmotilapia, Sarotheredon, Oreochromis, Nyasalapia, Alcolapia ve Neotilapia’dır(fishelson ve yaran 1983). Bu sınıflandırmaya rağmen bir çok taksonomist bu türlerin hepsine birden tilapia demeyi tercih etmişlerdir.



4.2.Tilapia(S) nilotica (Linnaeus 1766):

Suriye’den Mısır’a ve bütün Doğu Afrika’ya yayılmış olan bir türdür. Kongo nehirlerinde ve Batı Afrika nehir göllerinde bol miktarda bulunur. Eski mısırlılar m.ö.3000 yıllarında INET adı ile tanımlamaktadırlar.
Dorsal yüzgecinde nadiren 15-18 genellikle 16-17 sert ve 11-15 yumuşak ışın bulunur. Lateral hatta 31-35 pul vardır. Vücut uzun, oldukça derin ve basıktır. Üst ve alt profil çizgileri eşittir. Geniş bir yayılma alanına sahip olduklarından çok değişik renkli ve alt varyeteleri vardır. Genelde gri-gümüşi rengindedirler. Karın kısımları açık mordur. Yan alt kısımlarında beyaz gümüşi veya hafif kırmızı renkte enine çizgilere sahiptirler. Fakat bu çizgiler yaşlı balıklarda fazla belirgin değildirler. Vertikal yüzgeçler k.rengine kadar değişik renktedir ve çevreleri kırmızı bir renkle çevrilidir. Dorsal yüzgecin yumuşak kısmında koyu bir leke ve yay şeklinde batlar vardır. Üreme mevsiminde kuyruk yüzgeci hariç diğer yüzgeçler kırmızı renkte olur. Göz çevresi altın sarısı renktedir. Dişiler genellikle daha küçük ve daha açık renktedir. Herbivor olan T. nilotica fitoplankton, mavi-yeşil alg ve suda bulunan yumuşak bitkileri yer. Ayrıca pelet yeme alıştırılabilmektedir. ‰ 29 tuzlulukta üreyebilir ‰ 35 tuzlulukta gelişebilir ve ‰ 5 tuzluluğa kadar dayanabilirler.
20-35 0C arasındaki sıcaklıklarda iyi gelişir. 12-42 0C dışındaki sıcaklıklarda ölürler. 8 0C’de 3-4 saat yaşayabilirler. 15 0C’de uzun süre yaşarlar ve 22-24 0C’deki sıcaklıklarda üremeye başlarlar. Erkekler dişilere nazaran 2-5 misli daha hızlı gelişir. Sudan’da yılda 18-20 cm Fil sahillerinde ağ kafeslerde yapılan yetiştiricilikte 4 ayda 200 grama ulaştıkları bildirilmektedir. Doğada en fazla 2,5 kg gelirler. Havuzlarda 10-17 cm olunca, doğada 20-39 cm boya erişince olgunlaşırlar. Olgunlaşan erkekler çay tabağı biçiminde yuva hazırlarlar. Dişi tarafından yuva içine bırakılan yumurtalar döllendikten sonra yine dişi tarafından ağız boşluğuna alınır. Yılda 3 kere yumurtlayan dişiler her seferinde 1500-2000 yumurta bırakabilirler.


4.3.Tilapia(S) zilli (Gervais 1848):

Afrika’nın kuzey ekvator bölgesinde, Ürdün ve Suriye’de yayılmıştır. Dorsal yüzgecinde 14-16 sert, 10-13 yumuşak, anal yüzgeçte 3 sert ve 7-10 yumuşak, pektoral yüzgeçlerinde 14-15 yumuşak ışın bulunur. Lateral hatta ise 28-30 pul vardır. Vücut uzun, derin ve çok basıktır. Değişik renklerde olurlar. Yeşil sarımtırak ve k.rengi de olabilirler. Üzerinde üçgen şeklinde lekeler balık heyecanlandığı zaman belirginleşir. Solungaç kapağı yeşil ve pirinç şeklinde beneklerle süslüdür. Ayrıca üst köşesinde belirgin bir leke bulunur. Boyun karın ve göğüs bölgesi genellikle koyudur. Yüzgeçler k.rengi veya yeşilimsi olabilir. Dorsal yüzgeç sarı beneklerle kaplıdır. Erkeklerin dorsal yüzgecinin yumuşak kısmında genellikle sarı çerçeveli koyu renkli bir leke bulunur. Üreme mevsiminde göz alıcı renklere sahip olan bu balıkların erkekleri dişilerden daha cazip ve parlaktırlar. Yavruları zooplanktonlarla, büyükleri yüksek bitkilerle ve alglerle beslenirler. Yapay yeme alıştırılabilirler.
Tuzluluğa karşı da dayanıklıdır. Kızıl denizde ‰ 45 tuzlulukta yaşadığı saptanmıştır. Fakat ‰ 39 üzerindeki tuzlulukta üreyemezler. 6-8 0C’ye kadar soğuk suya dayanabilirler. Optimum gelişme sıcaklığı 28 0C’dir. 22-260C üreme için en uygun sıcaklığıdır.
Erkekler %35 oranında dişilerden daha hızlı gelişir. 3 ayda 10 cm ve yılda 26-29 cm’ye (300-400 grama) ulaşırlar. Eriştiği en büyük cüsse 35cm boy ve 3 kg kadar ağırlıktadır. Doğada 2 yaşında ve 25-27 cm boya erişince olgunlaşırlar. Yapay ortamlarda ise 3-5 aylık 20-50 gram ağırlıkta olgunlaştıkları görülür. Tipik bir cichlid olan Tilapia zilli türünün üremesi şu şekilde olur.
Dişi temiz bir taş veya sert bir cisim üzerine yumurtalarını bırakır. Döllenen yumurtaların kuluçkalanması yerde olur ve bu sürede ana tarafından diğer zararlılardan korunur. 3-5 gün içinde yavrular yumurtadan çıkar ve serbest dolaşmaya başlarlar. Akvaryum içindede üretilebilirler. Yılda 6 kere ve her defasında 5000’e yakın yumurta bırakabilirler. Saldırgan olan Tilapia zilli yabani ot mücadelesinde yararlanılan bir türdür.
Yazan :
Volkan GÜMÜŞ KTU Rize Su Ürünleri Fak.
v.gms@hotmail.com
Alıntıdır:
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
dogan:
Eklenmiş Resimler
Dosya Türü: jpg tatlısu çuprası.jpg (73,5 KB, 553 Görüntülenme)

Bu mesaj en son " 29-08-2006 " tarihinde saat 09:11 itibariyle Taygun KOCABIYIK tarafından düzenlenmiştir....
  Alıntı Yaparak Cevapla
Sponsored Links
Eski 29-08-2006, 09:24   #2
Güven ÖZYELDAN
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

tesekkürler doğan bey ilginç ama cok rahat uyum sağlayan ve bir o kadarda yetiştiriciliği kolaya benzeyen bir tür bundan verim alınamaması garip yeteri kadar özen gösterilememmiş sanırım ...
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 29-08-2006, 09:29   #3
aganta borina borinata
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

bu balığın sazan ile çiftleştiği kanısındayım...çünkü sazanla tatlısu çuprası arasında her iki türede benzeyen balıklar yakalanıyor...

avcılığı konusunda; uzmanlaşan balıkçılara rastlamadım ancak avı sazan avıyla neredeyse aynı...sadece iğneleri daha küçük kullanmak gerekiyor...oltaya direnci aynı kiloda bi sazandan daha güçlü...yaz aylarında daha aktif oluyorlar...seyhan nehrinde yayılmış durumdalar...akdeniz bölgesindeki diğer hafif akıntılı sulara da bi şekilde ulaşmışlar ya da bırakılmışlar...

eti oldukça lezzetli...

rastgelsin...
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 07-11-2006, 10:39   #4
fried
Oltacı
 
fried kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 01.09.06
Şehir: Adana
Yaş: 59
Mesaj Sayısı: 8
Varsayılan

Ama bu balıklar, AMATÖR BALIKÇILIK SİRKÜLERİ Çizelge–2 İçsularımızdaki Ekolojik Açıdan Zararlı Balıklar sınıfında sayılmış ve ekonomik değeri olmadığı belirtilmiş
__________________
Çok Bilen Çok Yanılır!
fried Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 07-11-2006, 10:47   #5
aganta borina borinata
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

tilapia türleri çok çeşitlidir...sirkülerde geçen muhtemelen "tilapia azmanı" olarak anılan balıktır...
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 07-11-2006, 19:44   #6
turna
Kaptan
 
turna kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 12.02.06
Yaş: 76
Mesaj Sayısı: 955
Varsayılan

Doğan kardeş doğrusun asıl adı İsrail çuprası ama çok hızlı büyümeleri ve her türlü yene bileni yutmaları sebebiyle çabuk irileşiyorlar ve İsrailk sazanı diyede anılıyorlar.
Avı sazan avıyla aynı hatta dahada kolay,bana göre eti lezzetsiz vede çok kılçıklı.Bulunduğu sularda diğer türleri yok etmeleri nedeniyle oldukca zararlılar.
__________________
F. Mehmet Koray 1948 ANK.

turna Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 03-02-2007, 12:42   #7
Güven ÖZYELDAN
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan Gümüşi Havuz Balığı

Başlık : Sularımızda istilacı yeni bir tür; Gümüşi Havuz Balığı
--------------------------------------------------------------------------------
Yazar : Ali Serhan Tarhan
--------------------------------------------------------------------------------
Sayı : 13. Sayı (Ocak - Mart 2007)
--------------------------------------------------------------------------------
Konu : Su Ürünleri
--------------------------------------------------------------------------------



Soğuk bir Nisan günü, yağmurun birkaç gündür yıkadığı ormandan o bilindik toprak kokusu yayılıyor. Sürekli duyduğum bir yer olduğu halde Ömerli’ye ilk defa geliyorum. Anadolu yaşantısını barındıran bir yer olan Ömerli beldesi beklediğimden daha samimiydi. Istanbul’dan uzakta olmasına rağmen korkutucu bir hızla büyüyen şehir, bütün iştahıyla burayı da yutmaya hazırlanıyordu sanki. Çocukluğumuzdan beri içimize işlemiş olan doğa sevgisi bizi buralara sürüklemişti. Istanbul’un en büyük içme suyu kaynağı olmasıyla birlikte bilinmeyenlerle dolu olan bir yerdi, Ömerli Baraj Gölü. Bölgenin yerlilerinden bir balıkçının evi bize tarif edildiğinde heyecanımız daha da artmıştı. Koşar adımlarla evi bulduk fakat evde kimse yoktu. Sonra köyün kahvesine doğru yol aldık. Ve bu şirin kahvede çaylarımızı yudumlarken, karşımıza orta boylu, yüzünde hayatın derin izlerini taşıyan, 50 yaşlarında, arayıp da bulamadığımız balıkçımız çıktı. Ilk anlardaki çekingenliğinin sebebi bu yörede her türlü balıkçılığın yasak olması ve üniversiteden araştırıcı kimliğine sahip kişilerle konuşmaktı belki de. Ancak, sohbet ilerledikçe tedirginlikler azaldı ve daha sıcak bir ortam oluştu. Daha sonra yakaladığı balıkları bize gösterirken, onun paylaşma isteğini hissetmeye başladık. Çeşit çeşit balıklar önümüze getirilirken, gümüşi renkte sazanı andıran daha önce yakından görmediğimiz bir balık dikkatimizi çekti. Balığı sorduğumuzda aldığımız cevaplar o kadar çeşitliydi ki, balıkçıların ve yöre halkının uzun zamandır bu balığı tanıdıkları apaçık ortadaydı. Halka göre Israil sazanı, Bulgar sazanı, Rus sazanı, Karakuta, Gökçenez gibi birçok isim alan bu balık, aslında bilimsel olarak Carassius gibelio denilen Sazangiller (Cyprinidae) ailesine ait bir tür olan gümüşi havuz balığı idi. Bu balığa rastlamak bizim için oldukça ilginçti; çünkü son yıllarda bu balığın sayısındaki hızlı artış, çevresel değişimlere karşı olan dayanıklılıkları ve dağılım alanlarının genişlemesi başta bilim adamları olmak üzere halkın da ilgisini çekmiş, böylece de çok konuşulur olmuştu. Dağılım alanlarını Kore, Çin, Rusya gibi Asya ülkelerinin oluşturduğu gümüşi havuz balığı, Avrupa’ya 16-17. yüzyılda geçmişti. Bu transferin, doğal nehir sistemleri veya insan tarafından taşınıp, sucul ekosistemlere bırakılmak suretiyle gerçekleştiği düşünülmektedir. Türkiye’de ilk olarak 1986 yılında Gala Gölü’nde görülen bu balık, kısa sürede hızlı bir yayılma göstermiş, önce bütün Trakya bölgesini istila etmiş, daha sonra da Türkiye’nin, en doğudaki yerlerini de içine alacak şekilde, birçok bölgesinde görüldüğü bildirilmiştir.

Aslında, sucul organizmaların aşılanması ve yetiştirilmesi çok eskiden beri, özellikle ılıman iklime sahip ülkelerde uygulanmaktadır. Bu işlem genellikle değerli türlerin dağılım alanlarını genişletmek ve sucul ekosistemlerin balıkçılık üretimlerini artırmak için yapılmaktadır. Hatta günümüzde bazı ülkelerde çeşitli göl ve rezervuarların balıklarının % 30-40’lık bir kısmını aşılanmış türler oluşturmaktadır. Ancak, yeni türlerin aşılanması her zaman bir ekosistemin üretkenliğinde önemli bir artışa yol açmaz. Bu, ekonomik değeri az olan bazı balık türlerinin, değerli türlerin yerini almasına da yol açabilir. Avcı karaktere sahip bazı aşılanmış balık türleri, çoğunlukla beslendikleri diğer balık türlerinin populasyonlarını azaltırlar; hatta bazı durumlarda yok olmalarına bile yol açabilirler. Bu şekilde tür çeşitliliğini azaltırlar ve balık topluluklarının kompozisyonunu değiştirirler. Dikkatlice planlanmış ve kontrol edilmiş aşılamalarda bile büyük ekolojik ve ekonomik tehlike söz konusu olabilir. Çünkü doğal ekosisteme bu türlü müdahaleler, besin zincirinde ve ekosistemde şiddetli değişimelere yol açabilmektedir.

Bu balıkla olan ilk karşılaşmamızdan sonra biz de merakımızın doğurduğu istekle, üzerinde ciddi araştırma yapmaya karar verdik. 4 sene süren çalışmalarımız sonucunda balığın girdiği ortamlarda yoğun populasyon oluşturabilme ve dayanıklılık özelliklerinin sebeplerini araştırdık. Bunun için balığın üreme, büyüme, beslenme, ekosistemdeki diğer canlılar ile olan ilişkileri, ortamdaki su kalitesi gibi değişkenleri inceledik.

Nisan-Mayıs arasında üreyen gümüşi havuz balığı, oluşturduğu fazla sayıda yumurta ile göze çarpmaktadır. Büyüme bir sazangile oranla oldukça hızlı olup, hayatlarının ilk yıllarında 12-13 cm boya ulaşırlar ve ilk yaşlarında üreyebilecek olgunluğa erişirler. Bizim gölde yakaladığımız en büyük birey 35 cm boy ve 860 gr ağırlıkta iken literatürde bu değerlerin 45 cm boy ve 3 kg ağırlığa kadar ulaşabildiği belirtilmektedir. Bu balıkların besinlerini küçük omurgasızlar, zooplanktonlar ve bitkisel organizmalar oluşturur. Yaptığımız çalışmadaki en ilginç sonuçlardan biri de cinsiyet oranlarındaki farklılıktı. Ömerli Baraj Gölü’ndeki gümüşi havuz balığının dişileri oranca fazla, erkekler ise azdı. Bu, balıklarda ender olarak görülen erdişilik denilen üreme tipine bir örnektir ve dişi bireylere kendi cinsinden başka, aynı aileden yakın türlerin erkeklerinin spermlerini kullanarak üreme imkanı tanır. Yani erkek bireyin spermi sadece uyarıcı olarak rol oynar döllenmeye herhangi bir genetik katkı yapmaz. Ancak bu özellik balığın her populasyonunda söz konusu değildir. Örneğin aynı balıkla ilgili 2003-2004 yılları arasında Iznik Gölü’nde yaptığımız çalışmamızda cinsiyet oranlarının hemen hemen eşit olduğunu gördük. Bu göllerde yaptığımız kapsamlı araştırmalar, bu balığın değişken çevresel koşullara karşı oldukça dayanıklı olduğunu ve farklı özelliğe sahip birçok habitatta yaşamını rahatlıkla sürdürebildiğini göstermiştir. Özellikle yüksek uyum yeteneği ve gelişmiş üreme özellikleri, bu balıkların özellikle Avrupa’da ve Türkiye’de kısa bir süre içinde neden bu kadar hızlı bir şekilde yayıldığını açıklamaktadır.

Peki, bu balık Ömerli Baraj Gölü’ne nasıl girdi? Işte bu sorunun cevabını bulmak, bu gölde olduğu gibi bu balığın Türkiye’de görüldüğü diğer göllerde de oldukça zor. Çünkü bu balığın, özellikle suyun dışında da uzun süre yaşayabilme özelliği, onun insanlar tarafından uzun mesafelerde rahatça taşınmasını ve başka ortamlara aktarımını kolaylaştırmaktadır. Bu şekilde bir aşılamanın da özellikle büyük ekosistemlerde izlenmesi ve kontrol edilmesi neredeyse imkansız. Bu yüzden, balıkçılar ve yerel halk ile yaptığımız söyleşiler, bize bu balığın söz konusu ortama bırakılma zamanı ve metodu hakkında en iyi bilgiye ulaşmanın tek yolunu veriyor. Gerçekte, çalıştığımız iki gölde de balıkçılar ile yaptığımız söyleşiler ve bilimsel araştırmalar birçok konuda örtüştü. Özellikle balığın hangi yılda göle girdiğine dair aldığımız bilgiler, balığın çeşitli metotlar kullanarak laboratuarda yaptığımız yaş tayinleri ile uyumlu sonuçlar verdi. Ancak, bugüne kadar yaptığımız söyleşilerde, göldeki otlaşmayı azaltması nedeniyle halkın, balığın göl için yararlı olduğuna inandığını gördük. Ayrıca, göl çevresinde yaşayan halk tarafından da sevilerek tüketildiğini gözlemledik. Bu gibi sebepler de şüphesiz, balığın halk tarafından yeni ortamlara naklini hızlandıran en önemli sebeplerden sadece birkaçı…

Bakalım Bu Gözler Göl Için Daha Ne Istilacılar Görecek!

Bu balığın hızlı bir şekilde yayılmasındaki en önemli etkenlerden biri de bazı devlet kurumlarının (DSI, Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı) balıkçılık üretimini artırmak için uyguladıkları sazan (Cyprinus carpio) aşılamalarıdır. Çünkü şu anda halen aşılama çalışmaları yapılan sazan balığı, gümüşi havuz balığı ile ciddi biçimde benzerlik göstermektedir (Bu benzerlikten dolayı halen birçok seyyar balıkçı tarafından sazan olarak satılmaktadır). Yumurta alımından itibaren devlet kurumlarına ait çeşitli tesislerde büyütülen bu balıkların belli bir boya gelene kadar gümüşi havuz balığından ayrılması oldukça zordur. Bu yüzden potansiyel olarak hala bazı göllere sazan ile birlikte girme olasılığı oldukça yüksektir.

Yeni ortamlara başka bölgelerden getirilen bu balık diğer istilacı balık türlerinin de genel bir özelliği olarak çok iyi bilindiği üzere, Ömerli Baraj Gölü’nde kısa sürede yoğun populasyonlar oluşturmuş ve gölün diğer yerel türleri ile ciddi bir besin ve alan rekabetine girmiştir. Ömerli Baraj Gölü’nde yaptığımız çalışmada balığın 1998 yılında göle girdiğini ve bu tarihten sonra da gölde baskın olan kızılkanat (Scardinius erythrophthalmus), eğrez (Vimba vimba), adi sazan gibi türlerin sayılarında ciddi azalmalar meydana gelmesine karşın gümüşi havuz balığının 2002-2006 yılları arasında 9-10 kat civarında bir artış gösterdiği tespit edilmiştir. Bu balıkla ilgili benzer durumlar Avrupa ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden de rapor edilmiştir. Ayrıca bugüne kadar başka bölgelerde yapılan çalışmalarda bu balığın dipten beslenme alışkanlığı yüzünden göller için uzun yıllar sonucunda ciddi su kalitesi problemlerine ve elementlerin salınmasına neden olduğu ortaya konmuştur.

Işte belki birçoklarımızın balıkçı tezgahlarında her geçen gün daha fazla gördüğü ve büyük olasılıkla tükettiği, yerel balıkçılar ve halk tarafından sevilen ve yararlı olarak görülen bu sinsi ve etkili misafire karşı aslında çok daha dikkatli olmak ve bilinçsizce yeni ortamlara bırakılmasına engel olmak gerekmektedir. Ayrıca planlanmış aşılama projeleri, potansiyel ekosistem değişimlerini ve olası olumsuz etkileri dikkate almalıdır. Avrupa’da çok tehlikeli istilacı türler arasında gösterilen bu balıkla ilgili henüz Türkiye’de bir bilincin oluştuğunu söylemek gerçekten de çok güç. Bu balığın doğal ekosistemler üze-rine yaptığı olumsuz etkiler göz önüne alındığında, Türkiye’de de ciddi önlemlerin alınmasının zamanı geldi de geçiyor bile...

Teşekkür

Bu yazının hazırlanmasındaki katkılarından dolayı Özcan Gaygusuz ve Güneş Emir’e teşekkür ederim.

Kaynaklar

1. Gaygusuz, Ö., Tarkan, A. S, Acıpınar, H., Gürsoy, Ç & Özuluğ, M. 2005. A new powerful invader, prussian carp Carassius gibelio (Bloch, 1782), in Turkish waters. Fourth Symposium for European Freshwater Sciences. Krakow, Poland 22-26 August 2005.

2. Özuluğ, M., Meriç, N., Freyhof, J. 2004. The distribution of Carassius gibelio (Bloch, 1782) (Teleostei: Cyprinidae) in Thrace (Turkey). Zoology in the Middle East 31: 63-66.

3. Paulovits, G., Tatrai, I., Matyas, K., Korponai, J. & Kovats, N. 1998. Role of Prussian carp (Carassius auratus gibelio Bloch) in the nutrient cycle of the Kis-Balaton Reservoir. Int. Rev. Hydrobiol., 83, Suppl.: 467-470.

4. Vetemaa, M., Eschbaum, R., Albert, A., Saat, T. 2005. Distribution, sex ratio and growth of Carassius gibelio (Bloch) in coastal and inland waters of Estonia (north-eastern Baltic Sea). J. Appl. Ichtyol. 21, 287-291.
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 03-02-2007, 14:25   #8
aganta borina borinata
Guest
 
Mesaj Sayısı: n/a
Varsayılan

ellerine sağlık güven...sonu nereye varır bilmiyorum vallahi...

rastgelsin...

Bu mesaj en son " 05-02-2007 " tarihinde saat 07:51 itibariyle aganta borina borinata tarafından düzenlenmiştir....
  Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 04-02-2007, 00:07   #9
kturkol
Kaptan
 
kturkol kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 30.09.06
Şehir: İzmir
Yaş: 56
Mesaj Sayısı: 530
Varsayılan

Doğan, Güven paylaşımlarınız için çok teşekkürler.
__________________
Kıvanç TÜRKOL / İzmir / 1968
kturkol Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Eski 04-02-2007, 13:05   #10
varior
Kaptan
 
varior kullanıcısının avatarı
 
Üyelik Tarihi: 11.12.06
Şehir: Adana
Mesaj Sayısı: 474
Varsayılan

Her iki arkadaşımada paylaşım için teşekkür ederim, İsrail çuprası denilen demek buymuş.. Bir ara hasta bir balıkçı arkadaşım anlatmıştı, karataşta denize yakın bir yerde bir tarla sulama kaneletinde bu İsrail çuprasından yaklaşık 500-800 kğ civarında hatırlamıyorum üremiş önü kapalı olduğundan kaçamamış ve bunlar hepsini toplamış satmış bu parayla Şahin marka araba aldılar.. ben onun yalancısıyım...
__________________
Savaş ÖZCAN
1974 - ADANA
İNSAN DİLİNİN ALTINDA GİZLİDİR..
varior Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla
Yanıtla

Sosyal Paylaşım

Konu Araçları
Görünüm Modları

Gönderme Kuralları
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
SimgelerAçık
[IMG] kodu Açık
HTML kodu Kapalı

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıtlar Son Mesaj
Tilapia ( Tatlı su Çipurası ) Yetiştiriciliği MAVİ FENER Tatlı Su Balıkları 2 19-07-2009 22:34
çeşmealtı çuprası ibrahimz35 DENİZ AVI (TEKNEDEN) 18 16-04-2008 09:30
Beslenme Türleri uzman SAĞLIK 13 12-09-2006 11:24
Kalamar Türleri katiti Deniz Balıkları 19 09-05-2006 17:02
Sübye Türleri katiti Deniz Balıkları 7 23-01-2006 22:29


Saat 17:28.