yine fikir geldi

Muavfak abim,sen alem adamsın.....Neyse dene bakalım....Ve neticeden bizleri de bilgilendir...

Aklıma gelmiş iken bir şey anlatmadan edemiyeceğim....Eskiler bilirde yeni nesiller bilir mi bilmiyorum.Eskiden tulum peyniri denilen ve günümüzde artık teneke tulumu diye anılan peynir türü var...İşte bu peynir eskiden hakikaten de keçi derisinden oluşan ''bir tulum'' içinde pazarda ve çarşıda satılırdı...Ama şimdi artık büyük şehirlerde hemen hemen hiç rastlanmıyor desem herhalde yalan olmaz...O zamanlar aldığım bir tüyo da kefal in bu tulum peynirinin tulumuna sinmiş olan kokuya dayanamadığını duymuşdum... Neyse o zamanlar çevremin altını üstünü karıştırıp bir dükkandan yalvar yakar bir parça bu tulumdan kestirip temin etmişdim... Allahım yaz günü daha haftanın ortası...O yaklaşık iki avuç büyüklüğündeki ''Peynir kokan tulum aprçası'' hafta sonuna kadar evin balkonunun en ucunda durduğu halde tüm ev leş gibi kokmuşdu.Hafta sonuda cuma akşamından doğruca çeşme alaçatı limanına gitmişdik.Yuvarlak pinter türünden balık yakalama sepetinin tabanına bunu güzelce monte edip içine azıcıkda bayat ekmek koyup; kıyıya bağlı olan bir teknenin üstüne çıkıp da, teknenin ön tarafından iple geceden sallyıp bırakmışdım.Tabi biz bütün gece sakin havada limanda azıcık derin suda mamun ve zoka ile ispendek,çupra için uğraşmışdık.Neyse sabah bahse konu sepeti sudan ağır ağır çekerken,görünmeye başlayınca yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu.İçi sabaha kadar öyle dolmuşki; adeta bayram yeri gibi olmuş...50 kuruşluk pul kadar sarpa yavrularından tutunda; el gibi karagöz ve isparozlara kadar,hatta tükenmez kalem büyüklüğündegamitlerden tutunda,200 gr'lık güzel porsiyonluk kefallere kadar...

Velhasıl deniz balıkları için konuşuyorum...''Tulum peyniri yapılan keçi derisi tulumuna'' sinmiş olan kokmuş peynir kokusuna da dayanamıyorlar....Bence deneyen mutlaka karşılığını alır....


(Not:Taygun bu iğdelerin gözü kör olsun...Her ağaç hemen hemen açmaya başladı da;lanet iğdelerden ve haliyle çupralardan da ses soluk yok...)

[cevat2]

evet abi pelicanın kaybolan yem torbalarına( 2-2.5 ytl.on tanesi)içine evde tabaklarda artan peynir kırıklarını (doldurduğum kavanozda buzdolabına koymadan)doldurup oltaylan yolluyorum her zaman iyi iş yapıyor.rakıda bekletilmiş mısırda trakya bölgesinde en kullanılan yöntemdir,sazan için alternatif çok ballı mısırda iyi sonuç veriyor ama ben hayvan gübresindeki kırmızı solucandan şaşmayın derim her iğneye 3-5 tane takıyorum,toprak solucanından farkı tahmin edeceğiniz üzere kokusu bir avantajı da bölgede yayın varsa affetmez.

[discus]

ishak abi senin bu deneyimini bende çayda kefale denediklerini ve verimi olduğunu duydum ama ben her türlü peynir suyunu alıp hamuru onla yoğurduklarını biliyom...
aslında imkan olucak peynir üreticilerinin peynir altı suyundan alıcaksın işte ozaman da bayram ederiz ama nerde...

[katiti]

Uzm.Dr.Rastgele tafarından gönderildi

Muavfak abim,sen alem adamsın.....Neyse dene bakalım....Ve neticeden bizleri de bilgilendir...

Aklıma gelmiş iken bir şey anlatmadan edemiyeceğim....Eskiler bilirde yeni nesiller bilir mi bilmiyorum.Eskiden tulum peyniri denilen ve günümüzde artık teneke tulumu diye anılan peynir türü var...İşte bu peynir eskiden hakikaten de keçi derisinden oluşan ''bir tulum'' içinde pazarda ve çarşıda satılırdı...Ama şimdi artık büyük şehirlerde hemen hemen hiç rastlanmıyor desem herhalde yalan olmaz...O zamanlar aldığım bir tüyo da kefal in bu tulum peynirinin tulumuna sinmiş olan kokuya dayanamadığını duymuşdum... Neyse o zamanlar çevremin altını üstünü karıştırıp bir dükkandan yalvar yakar bir parça bu tulumdan kestirip temin etmişdim... Allahım yaz günü daha haftanın ortası...O yaklaşık iki avuç büyüklüğündeki ''Peynir kokan tulum aprçası'' hafta sonuna kadar evin balkonunun en ucunda durduğu halde tüm ev leş gibi kokmuşdu.Hafta sonuda cuma akşamından doğruca çeşme alaçatı limanına gitmişdik.Yuvarlak pinter türünden balık yakalama sepetinin tabanına bunu güzelce monte edip içine azıcıkda bayat ekmek koyup; kıyıya bağlı olan bir teknenin üstüne çıkıp da, teknenin ön tarafından iple geceden sallyıp bırakmışdım.Tabi biz bütün gece sakin havada limanda azıcık derin suda mamun ve zoka ile ispendek,çupra için uğraşmışdık.Neyse sabah bahse konu sepeti sudan ağır ağır çekerken,görünmeye başlayınca yüreğim yerinden çıkacak gibi oldu.İçi sabaha kadar öyle dolmuşki; adeta bayram yeri gibi olmuş...50 kuruşluk pul kadar sarpa yavrularından tutunda; el gibi karagöz ve isparozlara kadar,hatta tükenmez kalem büyüklüğündegamitlerden tutunda,200 gr'lık güzel porsiyonluk kefallere kadar...

Velhasıl deniz balıkları için konuşuyorum...''Tulum peyniri yapılan keçi derisi tulumuna'' sinmiş olan kokmuş peynir kokusuna da dayanamıyorlar....Bence deneyen mutlaka karşılığını alır....


(Not:Taygun bu iğdelerin gözü kör olsun...Her ağaç hemen hemen açmaya başladı da;lanet iğdelerden ve haliyle çupralardan da ses soluk yok...)

İshak Abi tulum değil de Karaburun ve Çeşme taraflarında yapılan "kopanisti peyniri" bulursan kefal katliamı yapman çok kolaydır diyebilirim. Çok kokulu bir peynir. Suyuna bile gerek yok, ben iğneye taktığım ekmek parçasını peynire bir dokundurup suya salıyordum, kefal hemen üstündeydi zamanında . Ama bu peynirden bulman kolay olmuyor artık...